Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Deniz KALENDERGİL

Yetenek biziz ama farkında değiliz

Yetenek serüveni başlamadan biten çok insan tanırım. Ama yeteneğine güvenenler ne olursa olsun bu olumsuz gelişme karşısında yılmaz, farklı alana kendini yönlendirerek, hayatına yeni ufuklar açmaya devam eder ve başarılı olur…

Her ailede en az bir yetenek vardır. Tek sorun o yeteneğin aile bireyleri tarafından takdir edilerek, doğru hedefe yönlendirilmesinde yatar.

O kadar keşfedilecek yetenekler var ki aslında… Kuytu bir yer gören yetenek sahibi, hemen başlar gazel okumaya.

Sizi bilmem ama ben öyleyim. Yalnız kalmak yeteneğim sergilemek için bulunmaz bir fırsat. Mırıldanırım, sonra sesim yükselir, kaybederim kendimi. O an bazen Tarkan, bazen İbrahim Tatlıses, bazen Cengiz Kurtoğlu bazen ise Sıla olarak gönüllerde taht kurarım… Kısa sürer belki ama, o bile yeter bana. Gayipten alkış sesleri yükselir kulaklarımda…

Peki manuel keşiflerin dışında başka bir yolu yok mudur şöhret olmanın? Olmaz mı? İmdadımıza birileri yetişmiş bile… Biri Bizi Gözetliyor (BBG), Gelin Kaynana, Dünürüm Olur Musun?, Fair Factor, Var mısın yok musun, Yetenek Sizsiniz Türkiye, America’s Got Talend, Survivor…

Kendimizi adeta içerisinde bulduğumuz bu yarışmaların tek bir ortak noktası var. Şöhret olma tutkusu. Alan ve satanın razı olduğu bu programları eleştirmek bize düşmez belki ama, bundan 25 – 30 yıl önce yeteneğin keyfedildiği veya sergilendiği bu tip yarışmalar yoktu. Özellikle özel televizyonların yayın hayatına başlaması, şöhreti kısa yoldan elde etmek isteyenler için adeta bir umut kapısı oldu. BBG ile başladı bu serüven, ardından diğerleri giriverdi hayatımıza… Bir anda içinde bulduk kendimizi. Bazen Gelin, bazen Kaynana olduk… Vur patlasın çal oynasın tadında farkına bile varmadan alet olduk şöhret vaad eden bu tür programlara.

Eskiden kızardım kendime, neden benim keşfedilmeye aç olduğum dönemde bu tip programlar yoktu diye? Şimdilerde düşünüyorum da iyi ki; de yok muş. Maazallah şu an karşınızda gazeteci olarak değil de şarkıcı olarak çıkacaktım. Şarkıcı olmak kötü bir şey mi? Tabiki hayır. Ama bu zamanda şarkıcı olmak yetmiyor, bir şekilde şöhreti yakalamak çok daha önemli. Yeteneğin olsun olmasın, şöhreti buldun mu, gerisi kolay. Ya kafanda bardak kıracaksın, ya da birilerine çamur atacaksın… Tercih sana kalmış.

Beni en çok etkileyen yetenek keşfi Türkiye’nin hatta dünyanın güçlü seslerinden biri olan İbrahim Tatlıses’tir. Kişiliğini ister beğenin ister beğenmeyin, ama yeteneği takdir etmek hepimizin boyun borcu. İnşaatlarda demir ustası olarak çalışırken keşfediliyor. Ayağında Kundura isimli şarkısı onun basamakları ikişer üçer tırmanmasına yetiyor. Dikkat edin, o zamanlar ne ‘Yetenek Sizsiniz’ var ne de ‘O Ses Türkiye’… Yeteneği ile tek başına… Yalnız bir adam… Hak ediyor bu şöhreti sonuna kadar.

Bir ara beni de keyfetmişlerdi. Bir gün dükkanın arka kısmında kaybetmişim kendimi, almışım elime mikrofon niyetine zımba makinasını, sanırsın gazinoda assolistim ve alkışlar başımı döndürmüş. İçli içli… Kopmuşum yani anlayacağınız… Bir anda içeriye babam girdi…

– Oğlum, evladım iyi misin? Burası iş yeri. Müşteriler girip çıkıyor. Yapma…

Babam sonuna kadar haklı, ama işte yetenek bu ya… Nerede çıkacağı belli olmuyor. Kontrolsüz bir güç adeta o yıllarda. Yolda, evde, hamamda, dağda, bayırda… Ortamı buldum mu patlatıyordum. Babamın bu uyarısı beni kesinlikle yıldırmadı… Önce küçük bir org aldırdım kendime, ardından mandolin ve en sonunda da, 1980’li yılların sonlarında parlayan Udi sanatçıların göz bebeği, ut. Hepsinde usta oldum. Başta babam olmak üzere ailemin desteği ile kısa da olsa müzik alanında şansımı denedim…

Konu çok dağılmadan toparlayalım.

Benim dikkatinizi çekmek istediğim esas konu, insanların özellikle son yıllarda şöhret olma hayalinin bir umuda dönüşmüş olması. Herkes bu umutla güne başlıyor ve gün onlar için maalesef ki umutsuzlukla tükeniyor.

Umudun yeşermesi, hikayenin olup olmamasına bağlı. Ama özel hayatı bu denli acıte etmek sizce de acımasızlık değil mi?

Ben onu bunu bilmem. Hayatın bana öğrettiği bir şey bu. Yetenek aslında biziz. Peki biz kendimizi ne kadar tanıyabiliyoruz? Kendimizi keşfettik mi ki, başkalarının bizi keşfetmesini bekliyoruz?

Kendini keşfetmeyen insan, istediği kadar yetenekli olursa olsun, başarı denizinde anlamsız kulaçlar atmaya devam eder. Yeteneğin bizlere yeni ufuklar açması, kendimizi keşfetmekten geçer. Sevgiler…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Reklamı Geç