Sabri Şenel’in bu yazısı, gençler arasında artan deizm eğilimini toplumsal, ahlaki ve dini boyutlarıyla irdeliyor. İmamlar, akademisyenler, siyasiler ve aileler başta olmak üzere sorumluluk sahiplerine açık bir çağrı niteliği taşıyan yazı; adalet, eşitlik ve inanç değerlerinin yozlaştırılmasının gençler üzerindeki etkilerini ele alıyor.
İnsanın kendisi, ailesi, akrabası, ırkı ve daha tekâmül etmiş hali milletidir. Dünya, milletlerden ibarettir. Başka milletlere saygılıyız. Biz Türk milletiyiz. Bu, dini, ilmî, fıtrî bir gerçektir.
Türk milleti, fetih, sosyal temas ve benzeri yollarla birçok milletle birlikte yaşamış; almış, vermiş ve millî kimliği en zengin millet hâline gelmiştir. Türk, başka insan ve milletlerle bir arada yaşamanın destanını yazmış; asla ırkçılık yapmamış, asimile etmemiştir. Buna ne Türk’ün binlerce yıllık töresi ne de devlet ve millet gelenekleri izin vermiştir.
Kahir ekseriyeti İslam’ı kabul eden, 1500 yılı aşkın İslam tarihi, gelenekleri ve esaslarıyla tanışmış; referans oluşturmuş Türk milleti, insanı yaşatma odaklı bir kültür ve medeniyet inşa etmiş ve tarihe kendini altın harflerle yazdıran bir “birlikte yaşama destanı” oluşturmuştur.
Bu fakir milletin; inanan-inanmayan, mezhebî aidiyeti şu veya bu olan bireylerine dini konuları anlatmakla mükellef, maaşını hepimizin verdiği ilahiyatçı kesim ya da dini jargonla kendini imtiyazlı görenler yüksek perdeden konuşuyor.
Bu milletin dini kimliğini, millî kimliğini imhaya yönelik beyanları esefle duyuyor, okuyor ve esefle kınıyoruz.
İlgili ayet gayet açık ve Türk milletiyle ilgili ayet ve hadisler de gayet açıkken; bunu yok kabul etmek, önemsememek bir defa İslam’a aykırıdır. Kaldı ki herkes mümin olmayabilir. Olsa da aynı mezhepten, tarikat ve cemaatten olmayabilir. Hatta İslam inancı olmayabilir. Kaldı ki 12 Eylül öncesi “sosyalizm modası”, bugün yerini “deizme” bırakmış durumdadır.
Yanlış uygulamalar ve yanlış referanslar, gençleri böyle bir tercihe zorlamıştır. Bu konuda kafa yorması, sebeplerini ortadan kaldırması gerekenler, başkalarını ya da gençleri suçlayarak işin içinden sıyrılma kurnazlığı –tilki kurnazlığıdır bu– yapmaktadır.
Gençler bilgiye çok kolay ulaşıyor. Yaşadıkları, haklı veya haksız bir reaksiyona dönüşüp bazen intihara, bazen de “böyle dindarlık, muhafazakârlık, milliyetçilik olmaz” diye adeta isyan ederek “Ben deistim!” deyip tepki göstermeye dönüşüyor. Geleneksel din anlayışından kopuyor ve kendilerini erişmekte zorlanmadıkları bilgiyle donatıyor.
Aileler bu konuda çaresiz. Onlar da haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, imtiyazlılar düzeninin farkındadır. İşe alınırken mülakatta “dayısı, tanıdığı, tavassut edeni” olmayanın elendiği, açlığa ve çaresizliğe mahkûm edilen genci; dini nutukla tatmin ve ikna edemezsiniz.
Bizim ömrümüz, gençlik yıllarımız ateizmle mücadeleyle geçti. Ama yaş kemal dönemimiz, ideal ve sevdalarımız; deist yetiştiren sosyal, siyasal ve manevi iklime dönüşmemeliydi. Bundan vebali olan, torpil yapan, ayrıcalıklı iş ve ihale alan, kamu imtiyazlı herkesten iki cihanda ülke çocukları adına davacıyım.
Böyle bir imtiyazla garibanın, sahipsizin, dayısızın hakkını yiyerek iş-güç, imkân ve imtiyaz sahibi olanın kazancı helal midir? İşte bu soru cevabını bekliyor.
Yapılan haksızlığı kendi gururuna, onuruna yediremeyip intiharı seçen ve iki dünyasını sıkıntıya sokan; ailesini ve kendi hayatını zehir eden can evlatların, ailelerin vebali kime aittir?
Bu ağır faturayı kim ödeyecektir?
Bu konuda, hak, adalet, şeriat, ahkâm, ahlak örneği olması gereken; kitabın ortasından konuşması gerekenlerin suskunluğu kahredici ve utanç vericidir.
Sahi, bu çirkinlik, hukuksuzluk, adaletsizlik, kayırmacılığı görüp de “Ben de Müslüman olayım” diyen başka dine mensup bir insan çıkar mı?
“Aynesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”
Dini; tesettüre, namaza, umre veya hacca ya da şekle indirip; adaleti, ahlakı göz ardı eden din anlayışı, Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği din anlayışı değildir.
Bugün korku ve baskı ikliminde kısmen konuşanlar ve gözyaşlarını içine akıtan mazlumların âhı, bir gün indirir padişahı. İktidara bir türlü gelinir ama adaletle kalınıp uzun ömürlü olunur. Zulüm ile asla ayakta kalınmaz.