Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

PROF. DR. AHMET ERCAN VE NASUH MAHRUKİ TUSGİD PANELİNDE..

Kahramanmaraş Elbistan ve Pazarcık

Kahramanmaraş Elbistan ve Pazarcık merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki 11 ilimizi derinden sarsan yıkıcı depremin etkileri hayatımızın her alanına nüfus etmeye devam ediyor. Asrın felaketi olarak tanımlanan depremlerin ardından uzmanların yeni risk bölgesi olarak işaret ettiği Tunceli’nin İstanbul’da faaliyet gösteren Tunceli Sanayici Girişimci İşadamları Derneği TUSGİD, beklenen İstanbul depremini uzman isimlerin sunumuyla düzenlediği bilgilendirme paneli ile masaya yatırdı. Ülkemizin deprem alanındaki ilk göz ağrısı AKUT’un kurucusu, kar leoparı ünvanlı Nasuh Mahruki ve deprem alanında bilim insanı, jeofizik yüksek mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan günlerdir ekranlardan yaptıkları uyarıları bir kez de bu panelde dile getirdiler.

YEREL GAZETE ÖZEL HABER / Acı gerçeklerin konuşulduğu panelin açılış konuşmasını yapan TUSGİD Başkanı Cem Haydar Bektaş, “Bu deprem de ne yazık ki göz göre göre geldi ve ardından büyük yıkıntılarla, nice hayatları alt-üst ederek gitti. Yaşanan deprem felaketi 13.5 milyon insanımızı derinden etkiledi. Macaristan, Portekiz ve Hollanda’dan daha büyük bir alana tekabül ediyor bu durum. Şimdi yeni uyarılar var, tedbirler alınması için yeni çağrılar var. Bilim insanlarımız, uzmanlarımız seslerini duyurmaya çalışıyor ve korkulan büyük İstanbul depremi için çırpınıyor. Bizler de bugün TUSGİD olarak bu paneli düzenleyerek bir kez daha konuya dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmaya çalıştık. Burada amacımız siyaset falan değil gerçekleri konuşmak. Ülkemizin birbirinden kıymetli değerleri Nasuh Mahruki ve Prof. Dr. Ahmet Ercan’a teşekkür ediyorum” dedi.

Depremlerde en çok yıkılan ve en çok can kaybı yaşanan yerlerin yoksul ülkeler olduğuna işaret ederek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Ahmet Ercan, son bin yılın en büyük depremlerinden bir kaçını aynı anda yaşadığımızı kaydetti. Her zaman dile getirdikleri yapı güvenliğine vurgu yapan Ercan; “Ülkemizde asgari ücretlinin hali ortada. Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde kişi başı milli gelir 60 bin dolarlarda iken bizim ülkemizde sağlıklı bir konutta oturabilmenin aylık maliyeti 10 bin lira civarında ve asgari ücret bu seviyenin bile altında. Kaldı ki daha geçim derdi var. Depremin yıkıcılığı ekonomi, yoksulluk ve bilinç bilgi düzeyine direkt bağlı. Tüm bunlar olmayınca sonuç ölüm oluyor” dedi.

Depremde ölümün takdiri ilahi değil, siyasidir tercih olduğunu söyleyen diyen Ercan şunları kaydetti: “Endonezya, Bangladeş, Hindistan, Pakistan, İran ve Türkiye depremlerde en çok ölüm olan ülkeler. Dinsel bağımlılık yalanını kırmalıyız. Ölüm insanın yazgısı olamaz. Tabuları sorgulamıyoruz. Adeta ölümün kutsandığı bir ülke olduk. Türkiye Cumhuriyeti 1923’te devrimler üzerine kurulmuş bir devlettir. Osmanlı’nın borcunu bile 1954’e kadar sanayisiyle ödemiş Atatürkçü, Cumhuriyetçi bir ülkeyiz. Ne zaman ki ABD’nin dümen suyuna girildi film orda koptu. Bozulan yozlaşan düzende sistem; imar barışları, gecekondulaşma, her secim dönemi yaşanan yeni yapı yoğunluğu ve güvensiz binalar bizi bu noktaya getirdi. Yüzde 70’i çarpık, depremde başına ne geleceği belli olmayan bu yapılaşmanın sorumluları 1950 sonrası belki Ecevit dönemi hariç tüm siyasi iktidarlardır.”

“Depremler sıra düzen gider. Geçen son Bingöl depreminden sonra sırada ya Palu, ya da Maraş vardı” diyen Ercan; “Yani Bingöl depremi sonrası Maraş belli idi. Ne yazık ki Maraş depremi hiç birimizin tahmin edemeyeceği boyutta çok ağır oldu. Deprem sadece Klikya’da olmadı Anadolu’nun her yanında oldu ve adeta Türkiye’yi sildi süpürdü. Karakış günü çok kötü vurdu ve olabilecek en kütü depremi yaşadık. Ekonomimiz geçen yıl zaten 110 milyar dolar açık vermiş ve bu depremin sadece yıkım maliyeti 87 milyar dolar. Şimdi acilen üretim kaynaklarının tamamı yerle bir olduğu tarım üretimini ve hayvancılığı o bölgede yeniden ayağa kaldırmalıyız” şeklinde konuştu.

Ercan; “İstanbul’a gelecek olursak: İstanbul, önünde deprem olması kaçınılmaz bir şehir. Depremin vallahisi billahisi olmaz. Bilgi ölümü daima kovar. Bunun üzerine çeşitli kitaplar yazdık ekranlardan sürekli uyarıyoruz. Gerçekleri haykırıyoruz. İstanbul’u herkesten daha iyi bilirim. Adım adım gezdim bu şehri ve 860 proje yaptım. Gidin Dudullu’ya, Ümraniye’ye, Esenler’e görün… Maraş depreminde aslında 3 ayrı deprem oldu. İlki 7.9’du yıkım gücü 12 idi ve tarım alanlarına yapılmış çarpık yapıları yerle bir etti.. İkinci deprem 7.6 Malatya yönünde oldu Maraş’ı vurdu diğer ve 3. deprem ise Malatya kırığı üzerinde Hatay’ı vurdu. Her deprem sağ, sol ve orta olmak üzere 3 farklı kenti yerle bir etti. Şimdi İstanbul tirim tirim titriyor. İBB Başkanı İmamoğlu, ‘25 milyar dolar lazım kentsel dönüşüm için’ diyor. Siyasi iktidar bir yıl içinde 100 bin yeni yapı yapacağını söylüyor. Peki adama sormazlar mı 20 yılda neden bu dönüşümü yapmadınız” dedi..

Panelin soru-cevap kısmında Tunceli’ye de ayrı bir parantez açan Ahmet Ercan, “Şimdi yeni uyarıların merkezinde elbette Tunceli bölgesi var. Tunceli’nin Belediye Başkanı Maçoğlu ile görüşüyoruz. Kendisi bilime önem veren bir kişi ve deprem güvenliğine el attı. Sürekli temasta ve irtibattayız. Ovacık’ta bir deprem gözlemevi kurulmasını planlıyoruz. Tunceli ili ve ilçelerinde yer davranış ve yapı özellikleri belirlenecek, gerekli girişimler yapılacak ve gerekirse ilin konumu başka bir yere kaydırılacak. Çünkü ortada büyük bir risk var. Tunceli de gürül gürül akan Munzur suları ve enerji kaynakları ile bu riskin odağında. Depremler yaradanın sevdiği ülkelere verdiği büyük bir armağandır aslında çünkü oralarda enerji vardır, gürül gürül akan Munzur gibi sular vardır…” şeklinde konuştu.

AKUT’un kurucusu Nasuh Mahruki de 1999 Gölcük depreminde kendisinin bizzat başında olduğu arama ve kurtarma faaliyetlerinden örnekler vererek yaptığı konuşmasında; “Bu, bilinen ancak bu kadar büyük olacağı tahmin edilemeyen ve önlem adına hiç bir şey yapılmayan sürpriz olmayan depremde bilimden, akıldan ve sağduyudan uzak olmanın sonuçlarını yaşadık. Trajedinin çok acı sonuçları oldu. Bedeli çok ağır ödedik ve ödemeye devam edeceğiz. Bütün dünyaya 4. seviye yardım çağrısı yaptık fakat kendi elimizdeki imkan ve kabiliyetleri kullanmasını beceremedik. En basitinden Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi bile olması gereken zamanda sahaya indirmedik.

Oysa ki TSK’nın elinde tıpkı 99 Gölcük depreminde olduğu gibi, böyle zamanlar için kullanılması için üstün plan ve programlar mevcut. TSK’nın elinde var olan Doğal Afet ve Yardım DAFYAR planı gereği; Türkiye 17 bölgeye ayrılmış ve bu gibi zamanlarda iletişimden ulaşıma, güvenlikten vatandaşın üzerinde sıcak devlet elinin hissettirilmesine kadar gerekli her şey düşünülmüş vaziyette. Ama bu müdahale planı uygulanmadı. Orman yangınlarında da bu böyle oldu ve Cumhuriyet tarihinin en büyük kayıplarını yaşadık. Bu travmalar hiç bir zaman unutulamayacak.

17 Ağustos depremi bile bunun yanında hafif kaldı. Ehliyetsizlik, liyakatsizlik, rant tutkusu, bilimden uzaklaşma ve sonuç facia. Akıl ve bilim hepsi çöpe atıldı.. Akıldan ve bilimden uzaklaşmış olmanın bedelini ödüyoruz, ödemeye devam edeceğiz.. Burada imar affının da sonuçları mevcut. Süper yanlış kararlar alındı. Afet bu.. Çocuk oyuncağı değil. Hem de kara kış günü ve inanılmaz zaman kaybedildi. İlk 24 saati kaçırdık. Sonrası zaten ortada..”

Panelin sonunda her iki bilim insanı Ahmet Ercan ve Nasuh Mahruki’ye birer teşekkür plaketi sunuldu. Prof. Dr. Ahmet Ercan “Göçük Altında” isimli kitabını, Nasuh Mahruki de “Kendi Everest’inize Tırmanın” isimli kitaplarını imzalayarak konuklara takdim ettiler.

YEREL GAZETE ÖZEL HABER VE GÖRSELLER KAYNAK GÖSTERİLMEDEN ALINTI YAPILAMAZ, KULLANILAMAZ. YAPANLAR HAKKINDA FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU TELİF HAKLARI GEREĞİ İLGİLİ İŞLEM YAPILIR.