Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Nurettin Şahinli

AİDS ,GRİP VE KOVİD 19 GİBİ BULAŞICI HASTALIKLARDA BESLENME ÖNERİLERİ

Günümüzde hastalıkların yayılması ve ne yazık ki Önlenebilir durumda olan birçok hastalığın önüne geçilememesi bizlerin korunmak ve bulaşma riskini göz ardı ettiğimizden kaynaklıdır.  Çağımızda büyük hastalıklar baş göstermiş ve artık bu hastalıklar hemen hemen her 4 kişinin 1 inde ileriki evrelerde saptanmaya başlamıştır.

Hastalık, Zararlı olan mikroorganizmaların vücutta yarattığı yıkım olayları denilebilir. Bu canlıların bir kısmı yararlı olabildiği gibi örneğin vücut içerisinde bağırsak gibi belirli organlarda bulunmasına rağmen farklı organ ve dokulara geçtiğinde hastalık oluşturabilir.

HASTALIK BELİRTİLERİ

Her hastalık ta hastalığın patolojisi ve kendine özgü yapısı nedeniyle birçok semptomları vardır. Ancak genel olarak toparlayacak olursak hastalık belirtileri şu şekildedir;

  • Ateş,
  • İshal,
  • Öksürük,
  • Balgam,
  • Burun akıntısı,
  • Yorgunluk ve kas ağrılarıdır.

HASTALIKLARIN BULAŞMA YOLLARI

Temel olarak hastalık etmenleri insanların doğrudan temas ettiği Sular besinler toprak ile bulaştığı gibi hava (solunum ) , temas (deri yolu) , cinsel temas, kan nakli ( kan teması) gibi birçok yolla bulaşabilmektedir. Bazen hasta hayvanlardan doğrudan ya da kene, sinek gibi aracılarla bulaşır. Hastalık yapıcı etmenler bakteriler virüsler mantarlar ve parazitlerdir.

Bakteriler: Sıcak ortamlarda sıklıkta üreyebilen ve özellikle önüne geçilmese ciddi hastalıklara neden olabilen mikroorganizmalardır. Genellikle antibiyotikler ile tedavisi mümkündür.  Bakterilerden kaynaklı hastalıklar; verem (tüberküloz), idrar yolu enfeksiyonları, difteri, boğmaca, meningokoksik menenjit, tifo, kolera, hepatitler, şarbon gibi örneklendirilebilir.

Virüsler: Bakterilerden çok daha küçük canlılardır. Virüsler soğuk algınlığından AIDS’e kadar çok sayıda hastalığa neden olur. Virüslerden kaynaklı hastalıklar; nezle (soğuk algınlığı), grip, korona virüsler, suçiçeği, kızamık, kabakulak, kuduz, kuş gribi, kırım Kongo kanamalı ateşi,  gibi örneklendirilebilir.

Mantarlar: Tek ya da çok hücreli olabilen ökaryötik canlı topluluğuna verilen genel isimdir. Saçkıran ve sporcu ayağı gibi birçok cilt hastalığına mantarlar neden olur. Ayrıca mantarlar general bölgeyi de etkileyebilir. Farklı mantar türleri akciğer veya sinir sistemine bulaşarak hastalığa neden olabilir.

Parazitler: başka bir canlıya bağlı yaşayabilen yani karşısında hayat bulabildiği bir canlıya yapışan türlerdir. Hayvan dışkısından ya da sivrisinek ısırığı gibi bir böcek ısırığından parazit bulaşabilir. Sıtma, parazitlerden kaynaklanan ve en çok bilinen hastalıklardan biridir.

BULAŞAN HASTALIKLARIN BAŞLICALARI;  GRİP’TE BESLENME

Çağımızda her tür canlının yakalandığı ve bazı durumlarda geçmeyen kronik seyirli hastalığın solunum gibi akciğer e nüfus ettikten sonra vücutta yayılım hızı yüksek virüs kaynaklı, özellikle yayılması hızlı bu gibi hastalıklarda korunmak basit ancak, ne yazık ki kişisel bakım ve doğrudan temas hali insanlar arasında önlenmediği zaman ateş ile birlikte ciddi kalıcı hastalıklara neden olduğu bilinen bir gerçektir.    Ama temelde Virüslerin neden olduğu bir solunum yolu enfeksiyonudur. Grip burun, boğaz ve akciğerlere yerleşebilen bir grup virüsten kaynaklanmaktadır. Grip, hemen hemen her kış mevsiminde görülen salgınlarına neden olur. Grip virüsünün yapısı önceden tahmini zor bir şekilde, her sene değişmektedir. Bu da, insanların her yıl yeni virüs türlerine maruz kalması anlamına gelir.

Solunum yolu Enfeksiyonu yani Grip virüsüne yakalanıldığında beslenmemizde dikkat etmemiz gereken şeyler;

İnsan metabolizmanın düzenli çalışması için,  yaşam koşulları da dikkate alınarak, kişinin günlük alması gereken enerji,  vücuttaki yıkım olayları düşünülerek enfeksiyon varlığı da göz önüne alındığında % 10/15 daha arttırılarak kişiye uygun beslenme planı oluşturulmalıdır.   Hastalık dışı durumlarda sağlıklı bireylerin beslenmelerinde 3 ana öğün 3 ara öğün yapılması en doğru beslenme şeklidir. Hastalık durumlarında ne yazık ki vücuttan ishal, ateş ve kusma gibi semptomlar da düşünüldüğünde sıvı – elektrolit kaybı fazla olur özellikle ateş eşlik eden gribal enfeksiyonlar kişilerin Dedirte  ( aşırı sıvı kaybı) olmasına neden olur. Vücut ısısını dengede tutabilmek için bol sıvı alımı unutulmamalıdır. Yeterli sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin (zararlı öğeler) atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır. Sıvı alımının karşılanmasında süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları ile bitki çayları tercih edilmemelidir. Yalnızca y su miktarı 2/5 Litreden 3 litreye çıkarılmalıdır. Su yeterli alındığı durumlarda ayran süt ve bitki çayları ek olarak kişinin tercihine bırakılabilir.  Ayrıca iştahsızlık gibi durumlar göz önüne alınıp öğün sıklığı arttırılarak enerjisi  yüksek yalnız hacmi düşük besinler kişiye verilmelidir. Örneğin kuru meyveler, kuruyemişler bu beslenme planına dâhil edilmelidir.  Öğün atlanmaması ve öğünler arasında geçen sürenin 2/3 saat olmasına dikkat edilmelidir. Sabah kahvaltısında yumurta, peynir gibi protein içeren besinlerin yanı sıra vitamin ve minerallerden zengin mevsimine uygun sebze ve meyvelerin tüketiminin çok önemli olduğu unutulmamalıdır.

Savunma sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin besinler

 

  • Havuç,
  • Brokoli,
  • Kabak,
  • Lahana,
  • Karnabahar,
  • Maydanoz,
  • Portakal,
  • Mandalina,
  • Elma,
  • Greyfurt gibi meyveler tercih edilebilir.

 

E vitamini de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. E vitamininin iyi kaynakları olan;

  • Yeşil yapraklı sebzeler,
  • Fındık,
  • Ceviz gibi yağlı tohumlar
  • Kuru baklagiller( kurufasulye, nohut, mercimek, bakla) yeterli miktarlarda tüketilmesi önemlidir.

ÇAĞIMIZIN PANDEMİ NEDENİ COVID-19’ DA BESLENME

Çin’in Ruhan şehrinde Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan COVID-19, insandan insana damlacık enfeksiyonu ile bulaşan, hızla yayılan ve bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü tarafından andemi olarak tanımlanmış bir hastalıktır. Hastalık tanısı alan ve hastaneye yatan kişilerde yüksek ateş veya solunum sıkıntısı nedeniyle enerji, protein ve mikro besin ögeleri gereksinimi artmaktadır. Hastaların hastaneye yatması ile beraber beslenme durumlarının değerlendirilmesi ve gereksinimi doğrultusunda beslenmesi, hastalığın seyrini olumlu yönde etkilemektedir.

Yetersiz beslenme durumu gözlenmese bile hastanın yeterli miktarda günlük protein (1,5 g/kg/gün) ve enerji (25-30 kkal/kg/gün) almalıdır. Hastaneye yatırılan tüm hastalar için enerji içeriği yüksek sindirilebilir besinler ve atıştırmalıklar  (yoğurt,  muhallebi,  meyve püresi, dilimlenmiş meyve, yumuşak peynir, vb.) ile protein ve enerji alımının sürdürülmesi desteklenmelidir, mikro besin ögeleri gereksinimleri karşılanmalıdır.

COVID-19’un tedavisinde dikkat edilmesi gereken önemli bir diğer konu dehidrasyondur.Çünkü hidrasyonun sağlanması tüm tedavi yöntemlerinin en önemli bileşenidir. Özellikle yaşlı bireylerde yeterli hidra yonun sağlanamaması hastalıkların ilerlemesine veya önemli sağlık sorunların neden olmaktadır. Bu nedenle, dehidrasyonun önlenmesi için hastaların günlük gereksinimi olan sıvı miktarı karşılanmalıdır.

Genel olarak, viral enfeksiyonlar sırasında A, E, B6 ve B12 vitaminleri ile çinko ve selenyum gibi minerallerin düşük miktarda alımları enfeksiyonların olumsuz seyretmesiyle sonuçlanmıştır. Bu besin ögelerinin yanı sıra C vitamini, demir ve omega-3 doymamış yağ asitlerinin alımının da COVID-19 hastalarında dikkate alınması gerekmektedir. Aynı zamanda D vitamini eksikliği Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu (ARDS)’na neden olduğu için daha düşük D vitamini konsantrasyonu olan kişilerde ölüm oranları buna bağlı olarak artabilmektedir. Bundan dolayı COVID-19 ile efekte olmuş bireylerin tedavisinde D vitamini takviyesinin yararlı olabileceği düşünülmektedir.

AIDS’DE BESLENME

AIDS, ilk kez 1981 yılında ABD’de tanımlanmıştır.  AIDS’in etkeni olan İnsan Bağışıklık Yetmezliği  (HIV) virusu bağışıklık sisteminin önemli hücreleri olan T hücreleri ve makrofajlar içinde üreyerek onların kaybına ve bağışıklık fonksiyonunun baskı altına girmesine neden olur. Bu sebepten ötürü Edinsel bağışıklık yetmezliği virüsü olarak bilinir.

HIV Virüsü kişinin doğrudan iman sistemde çoğalarak milyonlarca üreyerek RNA da kopyalanması ve bağışıklık sisteminin çökmesi sonucu AIDS Hastalığına yakalanmasına  neden olur. HIV POZİTİF kişiler de genel beslenme önerileri şu şekildedir; Erken dönemde beslenme eğitimi verilmeli ve sürekli olarak beslenme durumu değerlendirilmelidir. Hasta; az ve sık beslenmelidir.  Yetersiz besin alanlar günlük önerilen miktarın  %100’ünü karşılıyan vitamin takviyeleri  almalıdır. Enfeksiyonlar için uygulanan antibiyotik tedavisi hastanın folik asit gereksinimini artırabilir. Buna uygun olarak folik asit de takviye olarak alınmalıdır. Çay ve kahve tüketimi  kafeinin yaratıığı bağırsak mortalitesi sebebiyle azaltılmalı ve bağırsak hareketliği yapan gaz yapıcı besinlerde ( lahana ,brokoli, karnabahar,kurubaklagiller) diyetten çıkarılmalıdır.  Steatore (yağlı dışkı) varsa A, D, E, K vitaminlerinin gereksinmeleri artacağı için alım düzeyleri arttırılmalıdır. Bu vitaminler yalnızca yağda eridikleri göz önüne alınıp pişmiş sebze yemeği diyete bolca eklenmelidir. Alternatif olarak pişmiş sebze yemeği tüketemeyen kişiler enfeksiyon derecesine göre nötropenik beslenme ilkelerine göre çiğ sebze ye yağ ilave edilerek tüketimi sınırlı sekilde beslenmelerine ek  verilebilir.  Meyve ve sebzelerin ılık sirkeli suyla  yıkanması ve durulanması bağırsak enfeksiyonlarının önlenmesi için gereklidir. Pişmemiş ve az pişmiş yumurtadan ve yumuşak taze peynirden “brucella” bakterisi ürettiği için kaçınılmalıdır. Mutfak yüzeylerini silmek için dezenfektan ya da sirke kullanılmalıdır.

BULAŞANLARDA GENEL BESLENME ÖNERİLERİ

Enfeksiyon hastalıklarının varlığında veya öncesinde günlük alması gereken enerjinin %55-60’ıkarbonhidrattan, %25-30’u  yağdan ve %15’i proteinden olmalıdır. Enfeksiyonlar vücudun enerji ve besin ögesi gereksinimini arttırmaktadır. Sağlıklı bir diyetin sürdürülmesi bağışıklık sisteminin desteklenmesi açısından önemlidir. Ancak hiçbir diyetin ve besin takviyesinin bulaşıcı hastalığa yakalanmanın önüne geçmediğini yalnızca semptomların hafif seyretmesini sağladığını unutmamak gerekir.

Yeterli ve dengeli beslenme ile alınan enerji ve besin ögeleri bağışıklık sisteminin desteklenmesini sağlar. Günlük et, süt, tahıl, sebze ve meyve grupları yaşa ve cinsiyete uygun olarak önerilen miktarlarda tüketilmelidir. Aynı zamanda güçlü bir bağışıklığın anahtarı olarak sağıklı yaşamın desteklenmesi için sigara içilmemesi, düzenli fiziksel aktivite yapılması, uyku düzeninin sağlanması ve stresten uzak durulması gereklidir.

Emilim bozuklukları, anoreksiya, metabolik bozukluklar, vitamin ve mineral yetersizlikleri gibi faktörler yetersiz beslenmeye neden olarak vücudun enfeksiyonla mücadele yeteneğini zayıflatabilmektedir. Özellikle, immün sistem için önemli bir yardımcı olan A vitamininin yetersizliği, bulaşıcı hastalıkların ilerlemesinde bir risk faktörü olabileceği için A vitamini yetersizliği varsa mutlaka tedavi edilmelidir. A vitamini bağırsak bütünlüğünü koruyarak, solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma riskini düşürmekte, diyareden (ishal) ölüm oranını azaltmakta ve bağışıklığı güçlendirmektedir. Bunun yanında C, D ve E vitamini, çinko, iyot, demir gibi birçok mikro besin ögesi yetersizliği bulaşıcı hastalıklara yatkınlığı artırmaktadır.

Bulaşıcı hastalıklara yakalanmadan önce ve yakalanıldığında dikkat edilmesi gereken bazı beslenme önerileri;

– Her gün taze ve işlenmemiş yiyecekler tüketilmelidir.

-Ara öğünler için şeker, yağ veya tuz içeriği yüksek besinler yerine çiğ sebzeleri ve taze meyveler seçilmelidir.

-Vitamin düzeylerinde önemli miktarda kayıplara neden olabileceği için sebze ve meyveler uzun süre pişirilmemelidir.

-Konserve veya kurutulmuş sebze ve meyveler kullanırken, tuz veya şeker eklenmemiş çeşitleri seçilmelidir

-Her gün 8-10 bardak su için.

-Sağlıklı yağları tercih edilmelidir. (Doymuş yağ asitleri yerine doymamış yağ asitleri içeren yağlar, kırmızı yerine beyaz et, az yağlı süt ürünleri)

-Daha az tuz ve şeker tüketilmelidir. (Günde 5 g’den az iyotlu tuz)

-Trans yağ asitleri içeren besinlerden, şekerli içeceklerden, kafeinli içeceklerden ve yüksek tuz ve şeker içeren hazır besinlerden kaçınılmalıdır.

Nurettin ŞAHİNLİ / Beslenme ve Diyet Uzmanı / UMUT Beslenme ve Diyet Merkezi info@dytnurettinsahinli.com www.dytnurettinsahinli.com

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER