Bu nasıl bir dünya gündemidir.. Ayı, günü, her anı başka bir gelişme.. Hızına yetişebilene aşk olsun.. Ne savaşı bitiyor, ne ekonomik krizi, ne iç kargaşaları ne de dış dertleri.. Sözün kısası insanoğlunun olduğu her yerde hep bir rezillik, hep bir sorun, hep bir dert, hep bir sıkıntı…
İyilikler, güzellikler, sevindiren işler de yok değil elbette, lakin ömür törpüleyenler hep revaçta, hep akılda, hep başta bela… Mevsimler dönüyor, kışlar bahara, baharlar yaza eriyor, bayramlar gelip geçiyor, doğanlar ölüyor, ölenler unutuluyor ama bu insanoğlunun kavgası hiç ama hiç bitmiyor..
İnsanlık tarih boyunca hep bir hırs, hep bir çekişme, hep bir kavga, hep bir savaşın esiri olmuştur ve günümüzde de böyle bu durum sürüp gitmektedir…
Gelişen çağda, bilim ve teknoloji devrinde; yeryüzünün sözde süper güçleri sürekli yeni icatlarla tehlike ve tehdit üretmeye devam ediyorlar.
Amerikası, Rusyası, Avrupası, Arabı, Çini topunun canı cehenneme… Doymadılar, doymuyorlar, doymayacaklar..
Sömürü düzeninin genişleyerek daha çok hakim olması için filler sürekli tepişiyor, olan ezilen çimlere oluyor..
Tarihin çok uzaklarına dalmadan son 30 yılda çevremize bir bakalım.. Pakistan ve Afganistan’da, Avrupa’nın göbeği Kosova’da, Bosna-Hersek’te, Karadeniz komşumuz Kırım’da, Ukrayna’da burnumuzun dibi Arap baharında, Gürcistan’da, kardeş ülke Azerbaycan’da, Ortadoğu’da Filistin’de, Irak’ta, Suriye’de ve şimdi İran’da…
Allah aşkına sorarım herkese sırada neresi ve kim var?..
Hesap belli, hedef belli… Tarih boyunca olduğu gibi Anadolu yine birilerinin iştahını kabartıyor, yine birilerinin gözünü kör edercesine rüyalarını süslüyor..
Milletçe; aklımızı başımıza alıp, kardeşçe geçinerek geleceğimiz için dayanışmaktan başka çaremiz, çıkar yolumuz yok…
Acilen tembellikten kurtulup ulusal, milli seferberlik ruhuyla çalışmalı, lafta değil gerçekte gelişmeli, ilerlemeli, büyümeli, güçlenmeli ve çağdaş medeniyetler seviyesine erişmeliyiz..
Türkiye Cumhuriyeti’mizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözü tam da böyle zamanlar için sarfedildiğini bir kez daha ispatlamıyor mu sizce..
Yarınları görmek, geleceği okumak, ileriyi tasavvur etmek için daha ne görmemiz, daha ne yaşamamız, daha ne bilmemiz ve daha ne olmamız gerekiyor?..
Bir cisim yaklaşmıyor mu sizce…
YORUMLAR