Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bu topraklara düşen ateş, sıradan bir yangın değildir…

Alev bazen kibritten çıkmaz. Bazen kinle tutuşturulur, bazen ihanetle beslenir.

Alev bazen kibritten çıkmaz.
Bazen kinle tutuşturulur, bazen ihanetle beslenir.
Ve o zaman yanan sadece orman değildir;
Yanan, bellektir.
Gölgedir.
Umuttur.
Son günlerde toprağa düşen her kıvılcım,
bize şunu hatırlatıyor:
Bu kadar hainin bizden olması mümkün değildir.
Kimileri itini saldı bu memlekete,
Kimileri bitini…
Kimileri de kendi piçliğini, bu milletin kaderine bıraktı.
Ve şimdi ağaçların sessiz çığlığında,
bir milletin unutulmuş korkuları yeniden yankılanıyor.

Bir orman kolay büyümez.
Yüz yıl ister.
Kök ister.
Sabır ister.
Ama onu yok etmek için yalnızca bir kibrit yeter…
Ya da bir emir.
Bir kasıt.
Bir “görmedim” diyen göz yeter.

Şimdi soruyorum:
Bu kaçıncı yaz,
bu kaçıncı ihanet?
Ne zaman diyeceğiz: “Bu yangınlar doğanın değil,
insanlığın felaketi.”

Ormanı yakan rüzgâr değil artık;
vicdansızlığın körüklediği bir iradedir.
Ve her susuş,
her ‘olağanlaştırma’,
her “yine mi yangın?” deyişi,
bir sonraki kıvılcıma yeni bir alan açıyor.

Şunu unutmayalım:
Yangını çıkaran kadar,
o yangına sessiz kalan da suç ortağıdır.

Yanan sadece ağaç değildir.
Yanan;
Bir çocuğun oyun alanı,
Bir annenin nefes payı,
Bir milletin gölgesi,
Bir ülkenin geleceğidir.

Ve eğer biz hâlâ susarsak,
Bir gün yangın evimize değil,
ruhumuza dayanacaktır.

Bunun adı artık doğa olayı değil.
Bunun adı: Organize ihanettir.