Müşteri onun için velinimettir. Kıymetini bilir ve hiçbir zaman onu kırmaz… Her ne kadar yıllanmış olsa da kara kaplı defteri, arada kızsa da, veresiye yazmak onun için vazgeçilmesi zor bir iyiliktir… Çünkü bilir ki; bir gün o defter de kül olup gidecek, maziye karışacak, alınan alınacak, alınamayan ise helal edilecektir… Küçük dükkânı her daim mutluluk ile dolup taşar. Her gelen bir espri bırakır ardında. Güne güzel başlamanın veya günü güzel bitirmenin adresidir orası…
Günün ağarması ile birlikte kapı eşiğinde küçük bir ses belirir, dolar içeriye… Alır seni de içine o ses ve götürür çok derinlere… Sadece bir ekmek ve birkaç yumurta almaktır niyeti. Minik avuçlarında hapsettiği birkaç lirasını uzatır bakkal amcasına.
Hafif nemlidir belki para, ama niyettir önemli olan. Bilir bakkal amcası… Bilir ki; kolay kazanılmıyor o para. Uzatır ekmek ve yumurtaları meraklı bakışları ile… ‘Baban nasıl’ der, ‘görmüyorum birkaç gündür’…
Yutkunur çocuk… Cevap vermek istemez yüreği… Babadır, candır… Gözleri anlatır aslında durumu. Bakkal amcası da bunu anlar ve her zaman anlayışla karşılar, kırılmaz… Şundan emindir ki; onun sayesinde her gece karnı tok uyur gülen gözler… Umutla bakar yarına minik eller…
Peki ya şimdi…
Farkındayım. Yazıma duygusal bir giriş yaptım. Ama inanın bana, önemli gerekçelerim var. Önce birkaç tespit…
Kurumsallık, eğer müşteri memnuniyetini sekteye uğratmayacak ölçüde ise, başarılı sonuçlar verir. Ama son yıllarda görüyoruz ki; önemli bir kitleyi çemberi içerisine alan bazı şirketler kurumsallığı abartmış durumda. Para kazanma hırsının getirdiği bu sonuç, ister istemez tüketicilerde nefret derecesinde yaralar açıyor. Bu da doğal olarak şirketlerin sempatikliği ve sevimliliğini yok ediyor. Özellikle havacılık ve iletişim teknolojileri sektörlerinde yaşanan kıyasıya rekabet, her zaman olduğu gibi tüketicilerin mağlubiyeti ile sonuçlanıyor.
İşte size, yaşayarak öğrenmiş olduğum iki örnek…
Bir aile ziyareti için İzmir’e gitmemiz gerekti. Deli gibi ucuz bilet arıyoruz. Nihayet uçmanın kolay yolunu bulduk ve biletimizi aldık. Ancak aksilik bu ya; uçuşumuzun olduğu günde önemli bir işimiz çıktı. Haliyle biletimizi ileri bir tarihe ertelemek istedik. Ama istemek yetmiyor tabi, önemli olan bu isteğin karşı taraftan da onay görmesi.
Hemen sarıldık telefona, aradık müşteri hizmetlerini ve derdimizi anlattık. Müşteri temsilcisi kendisini aradığımız için o kadar mutlu ki; ağzı kulaklarında. Sebebini öğrenince hak verdik tabi kendisine…
Müşteri temsilcisinin neredeyse saliseler içerisinde çözüm üretmesi, bizi şaşırtmadı… Demek ki; bizim gibi bu tip taleplerle kendilerini rahatsız eden çok olmuş.
Diyalog aşağı yukarı şöyle:
“Beyefendi… Bize 94 TL ekstra ödemeniz karşılığında biletinizi 12 ay boyunca dondurabiliyoruz. Dilediğiniz taktirde bizi arayabilir, biletinizi belirlemiş olduğunuz tarih ve saatlerde aktif hale getirebilirsiniz.”
Süper çözüm. Ama aklıma takılan nokta şu; uçmanın bu kadar kolay olduğu bir ortamda ben zaten size parasını ödeyerek biletimi satın almışım. İstediğim şey gayet basit. Zaten parasını ödemiş olduğum biletimi ileriki bir tarihe erteleme… Neden biletimi ertelemek için size 94 TL ödeme yapayım? Mantık bunun neresinde? Ekonomik bilettir, iptal edilemez veya erteleme yapılamaz, satın alma koşullarında bunlar zaten yer alıyor, istihdam sayımız çok yüksek ve çok kazanmamız lazım, kurumsalız, ölüyoruz kurumsallıktan vs. vs. Birçok bahanesi bulunur elbet… Ama bunların hiçbirisi bir tüketici ve müşteri olarak beni tatmin etmez.
Siz hiç, parasını ödeyerek elde ettiğiniz bir hakkı korumak, ekstra bedel ödemek durumunda bırakıldınız mı? İşte bana ve benim gibi birçok insana yapılan bu ve bunun izahı maalesef yok…
İkinci örnek daha vahim…
Hayata sıkı sıkı bağlanalım diye tablet almaya karar verdik. Kampanyalardan faydalanmak üzere de Türkiye’nin en büyük GSM operatörünün mağazasına girdik. Hat bilgilerimizi istiyorlar, veriyoruz… Bu arada cihaz ile ilgili tüm bilgilendirmeleri sağlı sollu alıyoruz. Anlayacağınız ikna olduk, tableti beğendik ve almak için can atıyoruz. Ama uzaktan gelen bir ses ile yıkılıyoruz.
“Beyefendi… Sistemden kontrol ettik, ancak ödemeleriniz düzensiz…”
Efendim… Yanlış mı duydum? Nasıl olabilir ki… Maşımızı aldığımız gibi, yemeden içmeden, önce faturalarımızı ödüyoruz… Düzensiz olması mümkün değil. Eminiz… Bir daha kontrol etmesi için müşteri temsilcisine ricada bulunuyoruz… Yanıt, yolda artık başına ne geldiyse, oldukça ilginç hal almış…
“Beyefendi… Sizin fatura son ödeme tarihiniz her ayın 7’si. Ama siz her ayın 3’ü bazen de 4’ünde faturanızı ödüyorsunuz…”
Ee.. Ne güzel işte…
“Ama işte düzensizlik de burada beyefendi. Faturanızı ödemek için her ayın 7’sini gözlemeniz gerekiyor…”
Açıklamadaki saçmalığa bakın… Faturalarımızı zamanından önce yatırdığımız için bize madalya vereceklerine, cezalandırılıyorlar… Gerçekten çok ilginç…
İnanın bana çevremdeki dostlarımdan duyduğum ve okuduğum o kadar çok örnekleri var ki… Ben sadece okyanusta bir kum tanesiyim…
İşte size geçmiş ile geleceği kıyaslama fırsatı. Bir yanda müşterisini elinde tutmak için parayı hiçbir zaman ön planda tutmayan küçük esnaf, diğer anda ise gözünü para kazanma hırsı bürümüş bu nedenle de müşterisini çırılçıplak bırakmak için elinden gelen tüm çabayı sarf eden kurumsal zihniyet… Varın gerisini siz düşünün…Sevgiler…